1.Stanford Hapishane Deneyi
Bu deney, mahkum veya gardiyan olmanın insan üzerindeki etkileriyle ilgili bir deneydi. Deney, Stanford Üniversitesinde Psikolog Philip Zimbardo liderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından yapıldı. 24 lisans öğrencisi; gardiyan ve mahkum rolleriyle üniversitenin bodrum katında sahte hapishaneye yerleştirildiler. Mahkumlar ve gardiyanlar beklendiği üzere kısa sürede rollerine adapte oldular. Ayrıca mahkum ve gardiyanlara deney karşılığında 85 dolar verilerek motive edilmeye çalışıldı. Zimbardo, daha sonra yaptığı bir açıklamada deneyin sonuçlarını tam görebilmek adına gardiyanlara verdiği yetkiyle mahkumlara fiziksel şiddet dışında her türlü baskıyı yapmaları konusunda gardiyanları tembihlediğini belirtti.
Bu öğrencilerden bazıları deneyin başlarında psikolojik bozukluklar sebebiyle tedavi altına alınırken birkaçı henüz deneyin başında sadistik eğilimler gösterirken kendisi de dahil deneklerin hepsi tuhaf davranışlar göstermeye başladı. Çünkü Zimbardo da hapishanede müdür görevinde bulunmuştu. Ancak deneyin iyice kontrolden çıkması üzerine Zimbardo, altıncı günün sonunda deneyi bitirmek zorunda kaldı.
2.Piyano Merdivenleri Deneyi
Volkswagen tarafından desteklenen bu basit ama etkili deney de insanların toplumdan nasıl etkilendiğini gözler önüne seriyor. Stockholm’de bir metroda yapılan deneyde piyano şeklinde bir merdiven, yürüyen merdivenin yanına kuruldu. Deney sırasında normalde insanların çok fazla kullandığı yürüyen merdiven yerine piyano şeklinde merdivenlerin kullanıldığı görüldü. Deney sonucunda Florida Üniversitesinden Erin Fluegge Woolf tarafından yapılan araştırmada insanların toplumun etkisinde her zaman kaldığını ve de ayrıca çalışmalarda kullanılan eğlenceli yöntemlerin verimliliği arttırdığını söyledi.
3.Milgram Deneyi
Tarihteki en etik dışı deneylerden biri olan Yale Üniversitesinde yapılan milgram Deneyi, birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Gönüllülere, bir öğrencinin bir hafıza testi yapmasını izlemesi ve yanlış cevap vermeleri durumunda elektrik çarpmasını izlemesi söylendi.Gönüllülerden üçte ikisi, üstten talimat verildiğinde ölümcül seviyelere kadar elektrik çarpması uyguladı. Aslında elektriği alan da deneyin bir parçasıydı ve hiç elektrik verilmedi. Ancak ustalıkla sergilenen oyunculuk bunu gerçek gibi gösterdi.
Deneyden önce, denek ve aktör olan kişiye, rollerini belirlemek üzere, sanki rastgele belirleniyormuş etkisi yaratmak için üzerinde roller yazılı iki kağıttan birini rastgele seçmeleri istenir. Esasında iki kağıtta da, “öğretmen” yazmaktadır, dolayısıyla denek olacak kişi kesinlikle öğretmen olacak, önceden ayarlanmış aktör ise öğrenci konumunda kalacaktır. Yani her şey zaten daha önce belirlenmiştir. Bundan sonra öğretmen ile öğrenci birbirinden ayrı odalara konur.
Öğretmen rolündeki deneğe, deney öncesinde bir şok verilir ve kendisi, deney sırasında öğrenciye şok verdiğinde öğrencinin deneyimleyeceği acıyı deneyimlemesi sağlanır. Sonrasında, kendisine birkaç çift kelime verilir ve öğrenciye bu kelimeleri öğretmesi istenir. Öncelikle, elindeki listedeki sözcükleri aktöre, yani öğrenciye okur. Sonrasında, bir kelime ve o kelimeyle eşleşebilecek 4 şık okur. Eğer ki öğrenci, hatalı şıkkı seçerse, öğretmenin kendi eliyle elektrik şoku vermesi gerekmektedir. Her bir hatalı cevaptan sonra elektrik şokunun şiddeti 15 volttan başlayarak, her sefer 15 volt arttırılacaktır. Eğer ki öğrenci doğru cevap verirse, öğretmen bir sonraki soruya geçecektir.
Denek konumunda olan ve öğretmen rolündeki şahıslar, öğrenci konumundaki aktörlerin gerçekten de şok aldığını sanmaktadırlar. Halbuki, herhangi bir şok uygulanmamaktadır. Yani verilen elektrik veya gösterilen işkence ve bağırışmalar tamamen kurgudur. Aktörün bulunduğu ayrı odada bulunan bir ses kayıt cihazı sayesinde, her bir elektrik şoku seviyesi için ayrı bir ses verilir ve aktör, sanki gerçekten acı çekiyormuş gibi inler.
Deneyin can alıcı noktası burada başlar. Kimi denemede, aktör, rollerin belirlenmesi sırasında deneği, kendisinde bir kalp sorunu bulunduğuna ikna ederek duygusal bir koşul oluşturur. Kimi denemede ise bu yapılmamıştır. İki durumda da, her yanlış cevaptan sonra verilen şoktan ötürü aktörün verdiği tepkiler (bağırma, inleme, ağlama, vs.) artar ve bir noktadan sonra aktör, duvarlara vurarak acıyı iyice anlatmaya çalışır.
Denek konumunda olan öğretmen, eğer ki bunlara dayanamayarak deneyi durdurmak isterse, ona her talebinden sonra araştırmacı tarafından kendisine şu cümleler söylenir:
- Lütfen devam edin.
- Deney gereği devam etmeniz gerekmektedir.
- Devam etmeniz gerçekten çok önemlidir.
- Başka seçeneğiniz bulunmuyor, devam etmek zorundasınız.
Eğer ki 4 durdurma denemesi sonrasında, denek halen durdurmak isterse, deney gerçekten de durdurulur. Eğer ki otoritenin bu emirlerine boyun eğecek olursa, deney her yanlış cevapta 15 volt arttırılacak şekilde şokların denek tarafından, kendi elleriyle uygulanmasıyla devam eder.
Ayrıca deneyde, deneğin, aktörün durumuna yönelik sorularına karşı da ön cümleler belirlenmiştir. Örneğin, eğer ki denek, öğrencide kalıcı hasar olup olmayacağını soracak olursa, kendisine şu söylenir:
- Her ne kadar şoklar acı verici olsa da, kalıcı bir doku hasarı oluşturmayacaktır, lütfen devam edin.
Benzer şekilde, eğer ki aktör, içerideki odadan deneyin durdurulması için yalvaracak olursa ve denek de bunu bahane ederek deneyi durdurmak isterse, şu söylenmektedir:
- Öğrencinin hoşuna gitse de, gitmese de, her bir kelime çiftini öğrenene kadar devam etmek zorundasınız, dolayısıyla lütfen devam edin.
Eğer ki denek, bu emirlere boyun eğerek şok vermeyi sürdürürse, art arda 3 defa 450 voltluk şok verdikten sonra (ki bu, neredeyse kesin olarak her insanı öldürecektir), deney durdurulur.
Dolayısıyla deney sonucunda otoritenin bazen ahlaki değerleri ayaklar altına aldığı ve toplum baskısıyla otoritenin çoğu zaman hayata yön veren temel etkenler olduğu gözler önüne serilmiştir.